Yıllardır savaşların ve işgallerin gölgesinde anılan Afganistan, bugünlerde farklı bir konuyla dünya gündeminde. Çin, Pakistan ve Taliban yönetiminin dışişleri bakanları aynı masa etrafında toplandı.
Görüşmenin merkezinde ise Çin’in “Kuşak ve Yol Girişimi”nin en iddialı damarlarından biri olan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) vardı. Bu dev proje, Pakistan’ın Gwadar Limanı’ndan Çin’in batısına uzanan hat üzerinden yalnızca iki ülkeyi değil, Afganistan’ı da içine alacak bir vizyonla yeniden tasarlanıyor.
Bu buluşma, sadece diplomatik bir adım değil, bölgenin geleceğini, küresel ticaret dengelerini ve yeni güç mimarisini ilgilendiren stratejik bir adım olarak okunuyor.
Çin’in hedefinde Orta Asya ve Orta Doğu’ya kesintisiz erişim sağlayacak bir ekonomik koridor oluşturmak var. Taliban için bu, uluslararası meşruiyet yolunda önemli bir basamak anlamına geliyor. Pakistan içinse kronikleşmiş ekonomik darboğazdan çıkmak ve güvenlik krizlerini dengelemek için büyük bir fırsat yaratıyor.
Fakat aynı masaya oturan aktörler, aslında çok daha karmaşık bir satranç tahtasının taşlarını oynatıyor. ABD’nin çekilişiyle boşalan alanda Çin’in arabulucu rolü, Taliban’ın pragmatik manevraları ve Pakistan’ın kırılgan dengeleri, CPEC’i haritada basit bir yatırım hattı olmaktan çıkarıp, küresel güç mücadelesinin merkezine taşıyor.
Çin bu üçlü masayı tesadüfen kurmadı. 2021 sonrası Taliban yönetimi uluslararası tanınma ararken, Pekin önce Kabil’e büyükelçi atayan ilk ülke oldu, ardından Taliban’ın gönderdiği büyükelçiyi kabul ederek fiili ilişki seviyesini yükseltti. Bu adımlar, Çin’in Afganistan’da sadece ekonomik bir yatırımcı değil, aynı zamanda diplomatik bir arabulucu olma isteğini yansıtıyor.
Son toplantıda gündeme gelen başlıklar da bu rolü pekiştiriyor. CPEC’in Afganistan’a uzatılması, ortak güvenlik mekanizmaları ve terörle mücadelede koordinasyon, Pekin’in öncelikleri arasında öne çıktı.
Çinli bakan Wang Yi, Afganistan’ın madenlerinin işletmeye açılması gerektiğini açıkça vurguladı. Mes Aynak’taki dev bakır rezervleri, olası lityum yatakları ve enerji kaynakları Pekin için cazip bir fırsat. Taliban içinse bu yatırımlar hem ekonomik canlanma hem de “tanınma olmasa bile fiili meşruiyet” kazanma aracı. Ancak güvenlik riskleri, şeffaflık sorunları ve yaptırımlar, bu işbirliğini kırılgan kılıyor.
Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru, son on yılda 65 milyar doları aşan projelerle Gwadar Limanı’ndan Çin’in batısına uzanan stratejik bir hat oluşturdu. Enerji hatları, otoyollar ve liman yatırımlarıyla şekillenen bu ağ, Pekin’in küresel tedarik güvenliği stratejisinin kalbinde yer alıyor. Şimdi bu hattın Afganistan’a uzatılması, Orta Asya’ya çıkış kapısı olarak yeni bir aşamaya işaret ediyor.
Ancak sahadaki gerçekler bu planı zorlaştırıyor. Afganistan’ın yaptırımlar altındaki bankacılık sistemi, gümrük düzenlemelerindeki belirsizlik ve uluslararası izolasyon, projeyi kağıt üzerindeki bir vizyondan ibaret kılma riski taşıyor. Pakistan tarafında ise ağır borç yükü ve siyasi krizler, yeni finansman arayışlarını daha maliyetli hale getiriyor. Çin için cazibe büyük olsa da, pratikte Afganistan uzantısı sadece mühendislik değil; finans, hukuk ve diplomasi sınavı anlamına geliyor.
Afganistan’ın en güçlü kozu ise yeraltında. Taliban yönetimi, Mes Aynak’tan lityuma kadar uzanan rezervleri Çin şirketlerine açmak istiyor. Ancak bu sahaların işletilmesi, çevresel miras, yerinden edilme riski ve şeffaflık sorunları nedeniyle tartışmalı. Dolayısıyla CPEC’in Afganistan etabı, fırsatlarla krizlerin iç içe geçtiği bir denklem oluşturuyor.
Güvenlik, bölgede her büyük yatırım planının üzerinde dolaşan en ağır gölge konumunda. Pakistan-Afganistan sınırındaki Torkham ve Çaman kapılarında yaşanan gerilimler, ticaret akışını sık sık durduruyor. İslamabad, Tehrik-i Taliban Pakistan’ın (TTP) Afganistan’dan saldırı planladığını ileri sürüyor. Kabil ise bu suçlamaları reddediyor. Bu karşılıklı güvensizlik, koridoru adeta bir “ateş hattı”na dönüştürüyor.
Koridorun güney ucunda ise Belucistan gerçeği var. Çin yatırımlarına yönelik Beluçistan Kurtuluş Ordusu’nun (BLA) saldırıları, sadece Çinli mühendisleri değil, Gwadar’daki liman ve altyapı projelerini de hedef alıyor. Bu saldırılar projelerin gecikmesine, maliyetlerin artmasına ve yerel toplumlarda “kalkınma yerine dış müdahale” algısının güçlenmesine yol açıyor. Çin’in Kabil ve İslamabad’a verdiği en net mesaj “Çinli personelin güvenliği kırmızı çizgimizdir” oldu. Ancak sahadaki tablo, ekonomik işbirliğini güvenlik denkleminden bağımsız düşünmenin mümkün olmadığını gösteriyor.
Sonuç olarak Kabil’de kurulan masa, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun Afganistan’a uzatılması fikrini resmileştirdi. Bu, Çin için küresel yayılma stratejisinde kritik bir hamle, Taliban için uluslararası sahnede nefes alma çabası, Pakistan içinse ekonomik sıkışmışlıktan çıkış arayışı anlamına geliyor.
Uzmanlara göre aynı masa, üç ön şartı da ortaya koyuyor: güvenlik işbirliğinin somut sonuç vermesi, finansal ve diplomatik mekanizmaların yaptırımlarla uyumlu hale getirilmesi ve yerel halkın desteğini alacak şeffaf bir kalkınma modeli.
Bu koşullar yerine getirilmediği sürece, CPEC’in Afganistan uzantısı haritada düz bir çizgi olmaktan öteye gidemeyecek. Ama eğer bu zorlu denklem çözülebilirse, Kabil’de kurulan masa yalnızca bir diplomatik girişim olarak kalmayabilir. Aksine bölgesel güç dengelerini baştan yazacak yeni bir dönemin başlangıcına dönüşebilir.