Cenabıhak, kullarına dünyadayken cennet nimetleri lütfetmiştir. Bu nimetlerin başında ailemiz gelir. Aile, bir canın diğer yarısıdır. Bir bütünün birbirinden ayrılmaz iki parçasıdır. İki ayrı ömür, meşru bir nikahla birleşir ve aile olur. Kadın ve erkek bir aile kurarak, huzurlu ve güvenli bir hayata kapı aralar. Nefislerini ve nesillerini koruma altına alırlar. Dünyanın sıkıntılarına birlikte göğüs gererler. Hayatın sarsıntılarını birlikte atlatırlar. Birbirine hürmet ve muhabbetle, merhamet ve sadakatle bağlanan eşler, huzur bulmuş en bahtiyar insanlardır. Sevgi ve saygıyı, ülfet ve muhabbeti kuşanarak aile kuran kadın ve erkek daha dünyadayken cenneti yaşarlar.
Aile kurmak kadar aile olmak ve aile kalmak da önemlidir. Rabbimizin rızasına uygun bir hayatı yaşamaktır aile olmak. İslam’ın emrettiği haram ve helal çizgisine riayet etmektir aile olmak. Aileyi ayakta tutan ahlaki değerlere sımsıkı sarılmaktır aile olmak. Güler yüzümüzü, güzel sözümüzü, takdir ve teşekkürümüzü ailemizden esirgememektir aile olmak. Onlara karşı affedici, hoşgörülü, adil davranmaktır aile olmak. Şefkat ve merhameti, ihlas ve samimiyeti, haya ve iffeti, sabır ve vefayı, hasılı güzel ahlakı yuvalarımızda kuşanmaktır aile olmak.
Ailemizin gönlünü yapmak, yürekleri fethetmektir aile olmak. Hayr dualarını alma gayretinde olmaktır. Bu duaları dünyada nimetimiz, ahirette ise kurtuluş vesilemiz olarak görmektir.
Eşler iyi günde kötü günde birbirine kol kanat gererse aile sapasağlam ayakta kalır. Varlığı ve yokluğu beraberce yaşarlarsa yıkılmazlar. Emek ve fedakârlık gösterirlerse huzuru ve mutluluğu baki kılarlar.
Günümüzde ne hazindir ki, bir yandan nice aileler savaş sebebiyle her türlü zulme, şiddete, haksızlığa ve vahşete maruz kalmaktadır. Gazze’de masum insanları, kadınları, yaşlıları, çocukları acımadan öldürenler aslında bütün insanlığı katletmektedir. Diğer yandan da aile yapısının bozulmak istendiği, değerlerin istismar edildiği, özgürlük bahanesiyle gayr-ı meşru birlikteliklerin aile olarak kabul edilmesinin dikte edildiği bir çağı yaşıyoruz. Evlilik dışı nikahsız birliktelikler ve “kuralsız yaşamalar” her geçen gün artmaktadır. Fıtratı zedeleyen, ahlakı zayıflatan, haya perdesini yırtan görüntüler sıkça yaşanmaktadır. Aile kurumuna karşı fıtrata aykırı her türlü tahribatın hızla yayıldığı bir çağda yaşıyoruz. Tarihin hiçbir döneminde dünyanın tamamına yayılmak istenen böyle bir onursuzluk söz konusu olmamıştır. Bize düşen ise, İslam’ın emrettiği sorumluluklarımızı hayata geçirmektir. Başka bir çözüm yolumuz yoktur.
Peki, bu sorumluluklarımız nelerdir? Neler yapılmalıdır? Öncelikle aile kurumunun önündeki engellere ve olumsuzluklara karşı güçlü bir duyarlılık ve farkındalık geliştirmek gerekmektedir. Bilhassa iletişim imkânlarının sosyal ilişkileri farklı bir boyuta taşıdığı günümüzde aileyi ve fıtratı koruma noktasında daha büyük bir hassasiyet ve gayrete ihtiyaç vardır. Algıların gerçeğe galip geldiği ve insanlığın fıtrata aykırı dönüşümlere zorlandığı günümüzde bize düşen, dijital dünyanın olumsuzlukları karşısında milli ve manevi değerlerimizi esas alan bir duruş sergilemektir. Yaşadığımız çağın gerçeklerinden kopmadan, dijital mecraların da esiri olmadan değerleriyle birlikte aile olmaktır.
Bugün bizlere düşen aile içinde huzur ve mutluluk, sağlıklı bir iletişimle kalıcı hale getirmektir. Yüce Rabbimizin emaneti olan, sevginin ve sevincin bereketlendiği, hüznün ve kederin dağıldığı bir aileye sahip olmak için gayret etmektir. Gençlerimizi ailenin güçlü ve samimi ruhuyla tanıştırmaktır. Çocuklarımıza ve eşlerimize sükûnet veren bir aile ortamı sunmaktır. Sevgili Peygamberimizin; “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 45.) nebevi uyarısına kulak vermektir.
Unutmayalım ki aile, Rabbimizin bize emanet ettiği en kıymetli hazinelerden biridir. Bu emanete sahip çıkmak, onu koruyup yüceltmek her birimizin sorumluluğudur. Ailelerimizde sevgi, saygı, sadakat ve merhameti hakim kıldıkça; ahlakı, hayayı ve takvayı yaşattıkça sadece kendi yuvamızı değil, ümmetin geleceğini de inşa etmiş oluruz. Öyleyse hep birlikte ailelerimizi birer sığınılacak liman, huzur ve güvenin adresi, bir yuvaya sığan cennetler haline getirelim. Zira sağlam bir aile, sağlam bir toplumun temelidir; güçlü aileler, ümmetin umududur.
Ey Rabbimiz…
“Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl” (Furkân, 25/74.) Yuvamıza rahmetini indir, kalplerimizi muhabbetinle birleştir, bizi birbirine şefkatle kenetlenen, sabırla sınanan, sadakatle güçlenen kullarından eyle. Gözümüzün nuru ailemizi koru, sevgimizi daim, birliğimizi baki kıl. Huzurla soluklanan, dualarla ayakta duran cennet kokulu yuvalarımızı sen muhafaza eyle. Amin…