Yapay zeka artık yalnızca bilgi üretmiyor, görüntüleri de gerçeğe dönüştürüyor. Deepfake teknolojisiyle oluşturulan sahte videolar, çocukları yalnızca alay konusu yapmakla kalmıyor, aynı zamanda ciddi bir itibar kaybına ve psikolojik travmalara yol açıyor.
Üstelik bu içerikler, yalnızca kötü niyetli kişiler tarafından değil, bazen çocukların kendi yaşıtları tarafından eğlence amacıyla da üretiliyor.
Uzmanlara göre, deepfake içeriklerin çocuklar arasında yayılması, güven duygusunun zedelenmesine, sosyal ilişkilerde kopukluklara ve dijital ortama duyulan korkunun artmasına neden oluyor.
Çocukların medya ortamlarında sadece korunmaya değil, güçlenmeye de ihtiyacı var. Bu da onları izleyen değil, sorgulayan bireyler haline getirmekle mümkün.
Peki, deepfake içeriklerin oluşturduğu bu dijital tehdide karşı çocukları nasıl daha dirençli hale getirebiliriz? Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Önder Küçük’le bu sorunun yanıtını konuştuk.
Sahte içeriklerle hedef alınan bir çocuk utanç, suçluluk, korku, damgalanmışlık hissedebilir. Yeniden saldırıya uğramaktan ya da ailesinin durumu öğrenmesinden endişe duyabilir.
Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Önder Küçük
Deepfake içeriklerin çocuklar üzerindeki etkisini anlamak için öncelikle bu içeriklerin nasıl ayırt edilebileceğini konuşmak gerekiyor. Dr. Önder Küçük, çocukların medya okuryazarlığı becerilerinin bu noktada büyük önem taşıdığını söylüyor:
“Çocukların sahte içerikleri, üretilmiş yapay ve yanıltıcı videoları ayırt edebilmeleri için bazı beceriler geliştirmeleri gerekli ve bu noktada ebeveyn desteği çok önemli. Çocukların deepfake içerikleri tanıyabilmesi, ayırt edebilmesi ve bu tip içerikler nedeniyle zarar görmemesi için dijital okuryazarlık, kaynak kontrolü, eleştirel düşünme gibi becerileri edinmeleri gerekiyor.”
Bu yeni teknolojiyi çocuklara anlatmak, çoğu aile için zorlu bir görev. Peki bu sohbet korkutmadan ama etkili bir şekilde nasıl yapılmalı?
“Bu konuda çocukları, yaş gruplarına uygun olarak korkutmadan ve anlayabilecekleri biçimde bilinçlendirme konusunda ebeveynlere büyük sorumluluk düşüyor. Bunun için oyunlaştırarak öğretme yöntemi kullanılabilir; ebeveynler, örnek videolarla çocuklarla ‘gerçek mi değil mi’ oyunu oynayabilirler. Her şeyden önce ebeveynler, çocuklar şüphe duyduklarında, korktuklarında ya da endişelendiklerinde onların kendilerine gelip sorabilecekleri, destek isteyebilecekleri güvenli alanlar yaratmalı.”
Önder Küçük’e göre deepfake içeriklere maruz kalan çocukların büyük bölümü yaşadıklarını anlatmıyor. Peki, neden?
“Çocukların bu tarz durumlarda yaşadıklarını gizlemesinin pek çok toplumsal, psikolojik, ailevi nedenleri olabilir. Bu nedenler arasında öncelikle suçluluk ve utanç duyguları, korku, cezalandırılmaya veya damgalanmaya dair korkular, kendisine inanılmayacağı düşünceleri, suçlanma ve dışlanma korkusu başı çekiyor. Ayrıca bazı çocuklar, siber zorbalar ya da saldırganlar tarafından tehdit ediliyor veya korkutuluyor olabilir.”
Çocukların duygularını doğrudan ifade edememesi, yaşadıkları dijital zorbalığın izlerini davranışlarına da yansıtıyor.
“Dijital zorbalığa uğrayan çocukta gözlenebilecek davranışsal değişiklikler arasında internetten uzak durma veya ekran başında aşırı süre geçirme, okuldan kaçınma veya akademik başarıda düşüşler, göz temasından kaçınma, uykuda ve iştahta değişimler sayılabilir. Duygusal olarak ise sık ağlama, öfke patlamaları, içe kapanma, endişe, neşesizlik gibi belirtiler görülebilir.”
Deepfake videolar yalnızca bir görüntü üretmiyor; çocuğun güven duygusunu da yerle bir edebiliyor. Küçük, bu durumun çocuğun sosyal ilişkilerini de zedelediğini anlatıyor:
“Sahte içeriklerle hedef alınan bir çocuk utanç, suçluluk, korku, damgalanmışlık hissedebilir. Yeniden saldırıya uğramaktan ya da ailesinin durumu öğrenmesinden endişe duyabilir. Özsaygısı ciddi şekilde zedelenebilir. Özellikle küçük yaştaki çocuklar, böyle bir şeyin nasıl olduğunu anlamakta güçlük çekebilir.”
Peki, böyle bir deneyim yaşamış bir çocuk, yeniden nasıl güçlenebilir? Önder Küçük bu sürecin sadece çocuk için değil, aile için de destek gerektirdiğini vurguluyor:
“Sahte videolar ve içerikler nedeniyle itibarı zedelenmiş bir çocuğun özgüvenini yeniden kazanması sabır, şefkat, doğru yönlendirme ve gerekirse profesyonel destek alma yoluyla sağlanabilir. Çocuğa koşulsuz kabul duygusu verilmeli. Benlik algısını onarmaya yönelik adımlar atılmalı ve çocuk yalnız olmadığını hissetmeli.”
Çocuklar için bu tür içeriklerin uzun vadeli etkileri de göz ardı edilmemeli.
“Bu durumun uzun vadede neden olabileceği psikolojik sorunlar; düşük özsaygı ve özgüven eksikliği, sosyal kaygı bozukluğu, izolasyon, yalnızlık, güvensizlik hissi, depresyon olabilir. Özellikle kişiliğin ve özgüvenin temellerinin atıldığı çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan bu tür örselenmeler, çocuğun tüm yaşamını etkileyebilir. Bu nedenle bu tür vakalarda erken fark etmek ve uzman desteğiyle müdahale etmek büyük önem taşıyor.”