“Bir şeyi sahibinden kıskanmak; günülemek, çekememek” anlamındaki “hsd” (حسد) kökünden türemiştir.
Bir kimsedeki nimeti çekemeyip, kişinin ondan mahrum kalmasını istemek “haset”, benzer nimeti kendisi için arzulamaya “gıpta” denir.
İblîs’in Hz. Âdem’i (as) kıskanması gökte işlenen, Kâbil’in Hâbil’i kıskanması yerde işlenen ilk günah olduğundan hased “şeytanî bir huy” kabul edilir.
Râzî, ruhî hastalık saydığı hasedin; bencillik ve başkalarının üstünlüğüne tahammülsüzlükten kaynaklandığını ve kişiyi buhran ve mutsuzluğa sürüklediğini söyler.
“Kıskandığı vakit kıskanç kişinin (hasid) şerrinden Allah’a sığınırım.” (Felak, 113/5)
“Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.” (Nesâî, Cihâd, 8)
“Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder.” (İbn Mâce, Zühd, 22)