Giresun İl Müftülüğü ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Giresun Şubesi koordinesinde vatandaşlara aşure ikram edildi.
Hacı Miktat Camii’nde cuma namazı sonrası vatandaşlara aşure ikramında bulunan Giresun İl Müftüsü Selçuk Kılıçbay, hicri yılın ilk ayı olan Muharremin, ilahi feyz ve bereketin, huzur ve güvenin başlangıcı olduğunu vurguladı.
– “Aşure günü zamanın derinliklerinden yükselen bir duadır“
Zamanın saklı hazineleri arasında yer alan aşure gününün insanlık onurunun ve İslam kardeşliğinin derin bir tefekkürü olduğunu ifade eden İl Müftüsü Selçuk Kılıçbay, “Bu kutlu zamanlar, mü’min gönüllerin arınması ve kulluk bilincinin tazelenmesi için adeta birer ilahî fırsat mevsimidir. İçinde bulunduğumuz Muharrem ayı, bu bakımdan hem bir hicri yıl başlangıcı olarak, hem de içinde yer alan aşure günüyle, Müslümanlar için derin anlamlar taşıyan mukaddes bir zaman dilimidir.
Zaman, sadece ardı ardına gelen saatlerden ve günlerden ibaret değildir. Her bir vakit, insanoğluna Rabbini hatırlatan birer işaret, birer fırsat ve birer çağrıdır. İşte bu çağrılardan biri de rahmetin ve mağfiretin sağanak olup yağdığı, içinde hikmetlerin saklı olan aşure günüdür.
Bugün Müslümanların en büyük ihtiyacı, servette, mekanda ve makamda değil, rahmette ve merhamette birleşebilen bir kardeşlik anlayışıdır. Aşure günü, bu anlayışı hatırlatmak için bize lütfedilmiş ilahi bir çağrıdır.” dedi.
– “Kerbela, zulme karşı bir vicdan çağrısıdır“
İl Müftüsü Kılıçbay, Muharrem ayının, insanlık vicdanında asırlar boyunca dinmeyen bir hüzne dönüşen Kerbela vakasıyla zihinlerde ve gönüllerde yer ettiğini şu sözlerle ifade etti: “Sevgili Peygamberimizin gözünün nuru, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ciğerparesi olan Hz. Hüseyin Efendimiz, adaletsizliğe boyun eğmeyen onurlu duruşunun bedelini, Kerbela’nın kızgın toprağında yetmişin üzerinde yareniyle birlikte canıyla ödemiştir.
Kerbela, iman, adalet, merhamet ve onurun kıyamete kadar baki kalacak evrensel bir çağrısıdır. Bu elim hadiseyi gerçekleştirenler, bugün de hiçbir mezhep ya da meşrep farkı olmaksızın, bütün Müslümanların vicdanlarında mahkum edilmiş, Ehl-i Beyt sevgisi ise Müslümanların ortak paydasına dönüşmüştür.
Bugün, başta Filistin olmak üzere dünyanın birçok coğrafyasında yaşanan zulüm ve kıyımlar, bizlere Kerbela’nın aynı zamanda bir emanet ve ahlaki sorumluluk olduğunu hatırlatmaktadır. Zira Kerbela’yı anlamak, Hz. Hüseyin’in yolunu sürdürmek, haksızlığa rıza göstermemek, mazlumun yanında yer almak ve zalimin karşısında sarsılmaz bir duruş sergilemek demektir.
Unutmayalım ki, zamanın Hüseyinleri susarsa, çağın zalimleri konuşur.”