
Arizona Üniversitesi’nden Takeshi Inomata liderliğindeki ekip, LIDAR taramaları ve saha çalışmalarıyla anıtın beklenenden çok daha büyük olduğunu ortaya çıkardı: yapının ana eksenleri 9 ve 7,5 kilometre uzunluğunda ve haç biçimli bir düzen oluşturuyor.
Aguada Fenix’in en dikkat çekici yanı, elit konutlar veya hükümdar heykelleri gibi sosyal hiyerarşi izleri taşımaması.
Bu da, eşitlikçi toplumların da zorlayıcı güce ihtiyaç duymadan anıtsal yapılar inşa edebildiğini gösteriyor.
Inomata, “İnsanlar geçmişte piramitleri kralların yaptırdığını düşünür ama veriler gösteriyor ki, büyük başarılar güçlü yöneticiler olmadan da mümkündü” diyor.

Araştırmacılar, anıtın merkezinde yer alan yapay platonun içi içe geçmiş haç biçiminde iki çukur barındırdığını tespit etti.
Bu çukurların çevresinde mavi, yeşil ve sarı pigmentlerin belirli yönlere göre yerleştirildiği görüldü:
Kuzey: mavi azurit
Doğu: yeşil malakit
Güney: sarı okra
Bu renk düzeni, Mezoamerika’nın bilinen en eski yönsel renk sembolizmini temsil ediyor ve daha sonra Maya mitolojisinde evrenin dört yönünü anlatan kozmogramlarda karşımıza çıkıyor.

Kazılarda ayrıca deniz kabukları, timsah, kuş ve doğum yapan kadın figürleri şeklinde oyulmuş yeşim ve yeşiltaş adaklar bulundu.
Tüm bu nesneler de yine haç biçiminde dizilmişti.
Bu sembolik yerleşim, yapının yalnızca dini değil, kozmik bir anlam taşıdığını da ortaya koyuyor.
Aguada Fénix’in inşasının yalnızca kolektif katılım ve inanç gücüyle gerçekleştiği düşünülüyor. Ekip, yalnızca ana platonun inşasında 10,8 milyon insan-günlük emek harcandığını tahmin ediyor.
Inomata’ya göre bu dev proje, “insan topluluklarının eşitlik içinde bile büyük işler başarabileceğinin” en eski örneklerinden biri.
Araştırma, Science Advances dergisinde yayımlandı.