Mevsimler gibidir hayat; bir dönem gelir bahar bahçe olur, bir dönem gelir hüzünlü sonbahara dönüşür. Bazen hiç inmeyeceğimizi zannederek çıkarız yokuş yukarı bazen de hep indiğimizi sanırız hiç çıkmayacakmış gibi.
Hayat; beşer olarak dünyaya gelenin insan-ı kamil olarak dünyadan gidebilme hikayesidir.
Duygu, düşünce ve davranışlarımızı, kusursuz işleyen sistemin sahibine iman, O’nun öğrettiği ahlak ile ahlaklanabilme ve O’nun istediği şekilde ibadetlere dönüştürme yolculuğudur. Ahirette nasıl olacağımızı da dünyada en iyiye ne kadar yaklaştığımız, ne kadar dönüştüğümüz belirler.
Öğrenme, değişim ve gelişme belirli bir sürecin sonucu olarak gerçekleşir. İnsan-ı kamil olmak, zorlayıcı bir yolculuğun sonunda varılan vuslat gibidir.
Aslında en fazla zorlandığımız yer en çok öğrendiğimiz yerdir. Yaşadığımız sıkıntılara verdiğimiz anlam, ona katlanabilme gücümüzü etkiler.
Geliştiğimize inanırsak çektiğimiz sıkıntılara tahammülümüz artar.
Bizleri sınayarak geliştireceğini, gönderdiği elçiler ve kitaplarla bize bildiren Rabbimizin sabredenleri müjdelediği bir sevinç, bir mükafat olduğu bilinci bizi üzmek, gücümüzü azaltmak yerine tam tersi bizim manevi gücümüzü arttırır.
Sabır deyince genellikle pasif bir duruş akla gelir. Oysa ki sabır bir süreci ifade eder. Sıkıntılı durumun düzelmesi için elimizden gelenin en iyisini yaptığımız aktif sabır döneminden sonra dua ve tevekkül haline büründüğümüz pasif sabır dönemi gelir. Bu dönem eylemin sonuç vermediği dualarımızın karşılık bulmasını umutla bekleyiş dönemidir.
Her iki sabır da bizi Allah’a yaklaştırır.
Hem aktif hem de pasif sabır döneminde kul ibadet halindedir ve “Allah sabredenlerle beraberdir.(Bakara, 2/153)” ayetinin muhatabı olur.
Kendimize sormamız gereken bir sorudur; “Bu neden benim başıma geldi?” diye.
Niyetimiz yaratana karşı şikayet, isyan ve memnuniyetsizlikse doğru cevabı almak zor. Ama eğer öğrenmekse amacımız
Rabbimiz bize yaşadığımız zorluğun yanında var ettiği kolaylıklarla beraber hikmet öğütlerini gösterir.
Hayat, bahtınla, kaderinle barışık olmadan açılmayacak hikmet kapılarını açabilme yolculuğudur.
Hayat, tevazuyu ondan öğrendiğimiz toprakla başlayıp toprakta biten bir öğrenme ve gelişme yolculuğudur. Her zorluğa rağmen imanımızı, iyiliğimizi, nezaketimizi koruma, kalbimizi temiz tutma, hoş görme, hoş bulma, hoşça bakma yolculuğudur.
Bu insan-ı kamil olma yolculuğunda “Sabredenleri müjdele! (Bakara, 2/155)”