Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı “Türkiye, Pakistan’ın farklı sahalarında petrol ve doğal gaz arayacak” açıklaması aslında tarihi bir dönemin en önemli işaretlerinden.
Sektörü yakından takip eden uzmanlar, Ankara’nın yerli ve milli savunma sanayiinde olduğu gibi enerji alanında da hem bilgi birikimini hem de kabiliyetlerini ihraç edebilecek bir noktaya geldiği görüşünde. Bu yeni dönemin son derece önemli stratejik ortaklıkları beraberinde getirmesi ve doğal olarak Türkiye’nin küresel etkisinin giderek artması bekleniyor.
Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu sadece ülkemizin değil küresel enerji piyasalarının da yakından bildiği bir isim. Türkiye’nin yurt dışında yaptığı sondaj faaliyetlerinin neden önemli olduğunu konuşmak üzere bir araya geliyoruz.
Kumbaroğlu, dışarıda atılan bu adımları anlayabilmek için içerde neler yapıldığının net olarak bilinmesi gerektiği görüşünde. Son dönemlerde Trakya, Karadeniz ya da Güneydoğu Anadolu’dan art arda gelen ‘enerji keşfi’ haberleri için ilginç bir parantez açarak başlıyor anlatmaya.
Aslında Türkiye’nin geçmiş yıllarda yabancı şirketlere ciddi paralar ödeyerek birçok sahada araştırma yaptırdığını anımsatıyor. Dönemin Enerji Bakanı’nın da bahsettiği üzere bu şirketlerin ‘herhangi bir rezerv bulunamadı’ şeklinde rapor düzenlediklerine dikkat çekiyor.
Sonrasında Ankara’nın sismik arama ve sondaj faaliyetleri için gemiler aldığını, teknolojik bir fark yarattığını söylüyor Kumbaroğlu ve “Kendi imkanlarımızla aradığımız için şimdi rezervlerimizi bulabiliyoruz. Yabancı şirketler, bağlı oldukları ülkelerin çıkarlarına ve politikalarına göre hareket edebiliyor. Küresel anlamda bu işe yön veren bazı çevreler, enerjide kendilerine rakip olacak yeni oyuncuların ortaya çıkmasını pek istemez. Çünkü bunun farklı sonuçları olur.” bilgisini paylaşıyor.
Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Somali’de yapılan, Pakistan ya da Libya gibi yerlerde yakın gelecekte başlaması beklenen sismik arama ve sonrasında belki de sondaj faaliyetlerine bu gözle bakılması gerektiğine işaret ediyor.
Türkiye’nin dost ve müttefik gördüğü ülkelere bu alanda hizmet sağlamasının çok önemli olduğunu anlatan Kumbaroğlu, “Bu nedenle söz konusu faaliyetler beraberinde ‘stratejik ortaklık’ kavramını da getiriyor. Çünkü enerji de tıpkı savunma sanayiinde olduğu gibi uzun soluklu ve herkese güvenemeyeceğiniz bir iş.” yorumunu yapıyor.
Pakistan’ın bir İslam Cumhuriyeti olduğuna ve belki de güçlü bir enerji rezervine sahip olmasından memnun kalmayacak aktörler bulunabileceğine değiniyor Kumbaroğlu:
“Çünkü o zaman enerjide dışa bağımlılıkları azalacak, hatta belki de kendileri enerji ihraç edecek noktaya ulaşacaklar. Bu da dünya enerji piyasalarında yeni bir oyuncu anlamına gelecek. Enerjinin ne denli önemli bir güç haline geldiğini düşünürsek haliyle politik açıdan da denklemi değiştirebilecek gelişmeler bunlar.
Haliyle böyle bir yola ancak ‘stratejik ortak’ gördüğünüz bir ülkeyle çıkabilirsiniz. Türkiye’nin Pakistan’da arayacağı enerji rezervlerine bir de bu gözle bakmak lazım. İki ülke arasında arama ve sondajın çok daha ötesinde de enerji birlikteliklerine imza atacak bir potansiyel mevcut. Mesela Türkiye enerji piyasalarında örnek yapılanması ve tecrübesi ile Pakistan enerji borsasını kurabilir.”
Bu noktada Pakistan’ın muhtemel enerji rezerviyle ilgili de önemli bilgiler paylaşıyor Prof. Dr. Kumbaroğlu. Açık kaynaklara yansıyan kimi raporlara göre petrol ve doğal gaz açısından dünyanın en büyük 4. rezervi Pakistan’da olabilir. Ki bu da Asya kıtasının bugüne kadar keşfedilen en büyük rezerv anlamına geliyor.
Kumbaroğlu, Amerikan Enerji Bilgi İdaresi’nin 2013 yılında dünya çapında yaptırdığı bir çalışmayı hatırlatıyor. ABD bu süreçte 41 ülke ve 137 sahayı tarıyor. Raporda Pakistan kaya petrolü rezervleri açısından dünyada ilk 10 ülke arasında sayılıyor.
Türkiye’nin işte böylesine kritik bir iş için kolları sıvadığını anlatıyor Gürkan Kumbaroğlu ve hem bu süreç hem de benzer şekilde başka yerlerde uluslararası etkinliğini arttırması nedeniyle Ankara’nın ‘enerjide yükselen bir yıldız’ olarak görüldüğünü kaydediyor.
Güneydoğu, Karadeniz ya da farklı bir alanda ortaya çıkarılan rezervin sadece enerji üzerinden okunmasının eksik olacağının altını çizen Kumbaroğlu, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Türkiye, günün sonunda dünya jeopolitik dengelerini en çok etkileyen ana hatlardan biri olan enerjide ‘teknoloji ihraç eden’ bir ülke konumuna evriliyor. Sürecin arka planda kalan başrol oyuncusunun yerli ve milli savunma sanayii olduğuna inanıyorum. Çünkü caydırıcı askeri gücünüz olmadan rezervlerinizi huzur içinde çıkarmanız pek mümkün olmaz.
Son zamanlarda Türkiye’nin enerjide attığı adımlar tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği bu yıl Aralık ayında çok önemli bir organizasyonu Antalya’da düzenleyecek. Sektörün çok değerli isimleri ülkemize gelecek.
Orta Doğu ve Orta Asya özelinde yapılacak bu konferans aslında bir işaret. Türkiye bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde en üst düzeyde adımlar atarken diğer yandan tüm sektörü kapsayacak ve atılan adımları daha geniş çevrelere aktarabilecek uluslararası etkinlikler de yapılıyor.”