“Eyüpsultan’ın Ebedi Sakinleri” kapsamında sevenleri tarafından Güzelyazıcı’nın Sakızağacı Mezarlığı’ndaki kabrine ziyarette bulunuldu, dualar edildi ve Kur’an-ı Kerim okundu.
Daha sonra Yeni Dünya Vakfında gerçekleştirilen söyleşiyi gazeteci yazar Mehmet Nuri Yardım yönetti.
“Eyüpsultan’ın Ebedi Sakinleri” toplantılarının haftaya 50’ncisinin düzenleneceğini belirten Yardım, “Tam bir sene oldu. Geçen sene Üstat Necip Fazıl Kısakürek ile başladık, her hafta bir büyüğümüzü yad ediyoruz.” dedi.
Yardım, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı’nın ismi anıldığında herkesin kendisini rahmetle hatırladığını, sevilen din alimini yakından tanıma fırsatı bulanlardan birinin de komşusu Mehmet Kamil Berse olduğunu kaydetti.
Şehir ve Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Kamil Berse ise konuşmasında, şiirlerinden beyitler de okuyarak Güzelyazıcı’nın hayatını, çalışmalarını, eserlerini ve dünya görüşünü anlattı.
Büyük insanların gelecek nesillere tanıtılması ve anlatılması gerektiğini ifade eden Berse, “Küçüklüğümden itibaren Kur’an ehli alimlerle teşrikimesaimiz çok oldu. Yani benden dolayı değil ama babamın böyle bir hususiyeti vardı. Bir ilkokul mezunuydu, bir Osmanlı ilkokulunu bitirmişti. Yani sabahları padişahım çok yaşa diyen bir neslin çocuklarındandı. O ilkokulu bitirdikten sonra hayatı boyunca hep alimlerle oturup kalktı, onların meclisinde bulundu. Bu onun için bir nimetti, lütuftu. O da onun karşılığını verdi. Biz de onun evladı olmamız hasebiyle Allah da bize lütfetti, onun yanında, çevresinde, eteğinde bu insanları tanıma lütfuna erdik.” dedi.
Berse, Güzelyazıcı’nın vefat ettiği 1978 yılında, kendisinin üniversite öğrencisi olduğunu belirterek, “Üniversiteye gitmeden önce imam hatip okulunda ve üniversite yıllarımda onun sohbetlerine ve vaazlarına mümkün olduğu kadar iştirak ederdim çünkü çok hoşuma giderdi. Tavsiyeleri ve hitabet şekli beni etkilerdi. Daha sonraki hayatımda da bunlardan çok istifade ettim.” şeklinde konuştu.
Güzelyazıcı gibi insanları görüp tanımaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Berse, “İslam’ın nuru, Abdurrahman Şeref Efendi amcamızın yüzüne işlemişti. Nurani bir bakışla, projektör gibi bakar, kalbinize işlerdi. Bir şey söylemesine bile gerek kalmazdı, birçok şeyi lisanıhaliyle anlatırdı.” ifadesini kullandı.
Geçmişte bugünkünden çok daha zorlu dönemlerden geçildiğini aktaran Berse, şunları söyledi:
“Abdurrahman Efendi, şimdikinde çok daha zor şartlarda yaşadı ve kendini geliştirerek bu millete bir şeyler vermeye çalıştı. Verdi de hamdolsun, yüz yıl önce bu memleket ne haldeydi? Abdurrahman Efendi’nin durumunu düşünün. Annesi babası vefat etmiş, Balkan Harbi’nde vatanından kopup çıkmış. Bu topraklara geliyor ve hayatını devam ettirmek, ilmini öğrenmek için her türlü yola başvurmak zorunda. Ufacık bir çocuk, ilim öğrenme çabasında. Çok şükür ki onun da elinden tutan büyükleri olmuş.”
Güzelyazıcı’nın ilim sahibi olmasına rağmen kendisini daha iyi yetiştirmek için çalıştığının altını çizen Berse, “Yabancı dil olarak o günün muteber dili olan Fransızcayı öğrenmiş. Okuduklarıyla, okuduklarından bize naklettikleriyle birçok faydası oldu. Biz Abdurrahman Efendi’nin Kur’an’a hizmetini biliyoruz. O günün insanlarına dinimizi öğretmek için ne kadar çaba sarf ettiğini de biliyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
Güzelyazıcı’nın hayatından, ailesinden gelen sanatçı yönünden, askerlik yıllarından, evliliklerinden, üstlendiği vazifelerden ve çevresindeki insanlarla etkileşiminden bahseden Berse, “Tayin edildiği il müftülüğünde çok değerli ağabeylerimiz, hocalarımız var. Onlarla birlikte imam hatip okullarının bu ülkede tekrar neşvünema bulması için çalışıyorlar. İlim Yayma Vakfının kuruluşunda yer alıyorlar. Bu arada İstanbul İmam Hatip okulunun ilk döneminde çeşitli derslere giriyor.” dedi.
İmam hatip okullarında öğretmenlik yapan hocaları övünerek andıklarını ve “Türkiye’nin ilim irfan ordusu” olarak gördüklerini anlatan Berse, “Tefsir dersleri yapmış, Hadis usulü vermiş. Tabii ki o dönemin meslek derslerinin hepsine girmiş. Dolayısıyla Abdurrahman Şeref Hoca bununla beraber hayatının hiçbir anını boş geçirmemiş. Fuat Sezgin Hoca, ‘Ben günde 17-18 saat çalışırım.’ derdi. Biz de nasıl oluyor falan derdik. Bu eski hocalara bakıyoruz onlar da daha az çalışmamışlar. Şimdi Abdurrahman Şeref Hoca bir yerde vazifesi var. O vazifenin dışında gidiyor bir yerde ders veriyor. Oradan kalkıyor müftülükte birinin yardımcılığını yapıyor. Oradan kalkıyor, akşamları çeşitli sohbet mekanlarında halkımızla sohbet ediyor. Yani hem gençlere ders veriyor okullarda hem de yaşı geçmiş gençlere ders veriyor. Bu önemli bir şey aslında.” diye konuştu.
Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, 6 Mayıs 1904’te Selanik Vilayeti’nin Petriç kasabasında İbrahim Edhem Efendi ile müderris ve hattat Hacı Ali Siyâmi Efendi’nin kızı Latife Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi.
Küçük yaşlarda önce babasını sonra da annesini kaybeden Güzelyazıcı, Balkan Harbi’nin başlamasıyla 1912’de ağabeyi Abdullah Hulusi ile Tekirdağ’ın Saray kasabasına göç etti. İlk öğrenimini Petriç ve Saray’da yaptıktan sonra İstanbul’a giderek 1924’te “Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi”ni, 1927’de ise “Dârülfünun İlâhiyat Fakültesi”ni bitirdi.
Bu arada Süleymaniye Kütüphanesi’nde açılan kütüphanecilik kursuna da katılan alim, bir süre kütüphanelerde çalıştı, ortaokul ve liselerde Türkçe, edebiyat ve din bilgisi öğretmenliği yaptı. İmam hatip mekteplerinin 1948’de yeniden açılması çalışmalarına katkıda bulunan Güzelyazıcı, tefsir, usul-i fıkıh, hadis ve usul-i hadis dersleri verdi.
İstanbul İl Müftülüğü murakıplığına 1950’de tayin edilen Güzelyazıcı, birçok camide vaizlik, 1963-1968 yıllarında da Fatih Camisi’nde fahri hatiplik görevlerinde bulundu.
İstanbul Müftülüğü görevine 1972’de getirilerek ömrünün sonuna kadar bu vazifeyi devam ettiren Güzelyazıcı, 15 Mayıs 1978’de İstanbul’da vefat ederek ve Edirnekapı Şehitliği Sakızağacı Mezarlığı’nda mürşidi, Nakşibendi şeyhi Serezli Hacı Hasib Efendi’nin mezarının yakınına defnedildi.
Son Osmanlı alim ve şeyhlerinden istifade eden, kendisini çok iyi yetiştiren ve dini ilimlerin yanı sıra edebiyata da meraklı olan Güzelyazıcı, pek çok şiir kaleme aldı.
Medrese ve tekke kültürünü sanat ve edebiyatla birleştirip zenginleştirdiği için vaazlarına büyük ilgi gösterilen Güzelyazıcı, “Eylül Yaprakları” ve “Gönül Yolcuları” şiir kitaplarının yanı sıra “Ehl-i Sünnet İnanışının Değişmez Metinleri”, “Din Dersleri”, “Fatih Minberinden Mü’minlere Hutbeler” gibi eserler kaleme aldı.
Kaynak: AA