GazzeHamasDoğu TürkistanSon dakikaZulümTerme HaberTerme AjansenflasyonemeklilikTerörötvdövizakpchpmhp
DOLAR
42,0611
EURO
48,5574
ALTIN
5.413,42
BIST
10.971,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
Açık
20°C
Samsun
20°C
Açık
Pazar Parçalı Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C
Salı Çok Bulutlu
21°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
20°C

Batı Şeriada sistemli şiddet: İşgalci İsrailin ‘Böl, Parçala, Yut’ politikası

Batı Şeriada sistemli şiddet: İşgalci İsrailin ‘Böl, Parçala, Yut’ politikası
REKLAM ALANI
31.10.2025 09:28
A+
A-

Sabahın erken saatlerinde Nablus yakınlarındaki küçük bir köyde, yaşlı bir kadın tarlasına yürüdü.
Bir zamanlar ailesinin geçim kaynağı olan zeytin ağaçları artık yoktu. Köklerinden sökülmüş, kül yığınlarına dönmüştü. Dün gece silahlı işgalci Yahudi yerleşimciler köye girmiş, traktörleri ateşe vermiş, ardından bölgeyi “güvenlik alanı” ilan eden askerler gelmişti.

Kadın, elleriyle toprağı yokladı; “Artık burası bizim değilmiş” dedi.

Batı Şeria’da günler, artık aynı kabusla başlıyor. Sabahın erken saatlerinde köylere giren işgalci Yahudi yerleşimciler, tarlaları ateşe veriyor, hayvanları vuruyor, su kuyularını patlatıyor. Ardından İsrail ordusu bölgeyi “güvenlik alanı” ilan ediyor ve Filistinli köylüler bir daha kendi topraklarına geri dönemiyor.

 

Bu döngü o kadar sık tekrarlandı ki, artık bölgede kimse bir saldırının “tesadüf” olduğuna inanmıyor. Batı Şeria’da yaşananlar, açık biçimde planlı bir bastırma ve vazgeçirme politikası.

Filistinli çiftçiler, bu saldırıların sadece toprak gaspı olmadığını, kimliklerine ve yaşam biçimlerine yönelik bir yok etme süreci olduğunu söylüyor. 50 yaşındaki Nabluslu çiftçi Halid, “Her yıl hasat öncesi aynı şeyi yaşıyoruz. Zeytinleri yakıyorlar, sonra gelip bu toprak artık yasak bölge diyorlar” sözleriyle yaşadığı çaresizliği anlatıyor.

İşgalci Yahudi yerleşimcilerin en büyük hedefi Filistinlilerin geçim kaynağı zeytin ağaçları. Fotoğraf: AA[İşgalci Yahudi yerleşimcilerin en büyük hedefi Filistinlilerin geçim kaynağı zeytin ağaçları. Fotoğraf: AA]

Bir başka köylü, “Önce tarlamızı yaktılar, sonra çadır kurdular, bir hafta sonra elektrik bağlandı. Şimdi o çadırların yerinde beton evler var” diyor.

Batı Şeria’nın kuzeyinden güneyine kadar uzanan bu tablo, artık bireysel şiddet eylemleri olarak görülmüyor, aksine bu yöntem devlet koruması altında ilerleyen sistemli bir stratejinin yansıması. Bu stratejinin özeti üç kelimeyle anlatılıyor: Böl, parçala, yut.

İşgalci Yahudiler: Toprağı boşalt, haritayı değiştir

Batı Şeria’da işgalci yerleşimci şiddeti, son iki yılda keskin biçimde arttı. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre, 2024 yılı boyunca bölgede binin üzerinde işgalci Yahudi yerleşimci saldırısı kayda geçti.

Bu saldırılar, özellikle Nablus, Cenin, Tulkerem ve El-Halil çevresinde yoğunlaşıyor. Hasat dönemlerinde köylüler, zeytin ağaçlarının topluca yakıldığını, traktörlerin ateşe verildiğini, yolların kesildiğini anlatıyor.

Her saldırının ardından köylerin etrafına “geçici güvenlik noktaları” kuruluyor. Bu noktalar kısa süre sonra çadır, ardından beton yapı haline geliyor. Böylece Filistin toprakları, savaşsız ama sürekli bir işgal dalgasıyla haritadan siliniyor.

 

Uluslararası raporlar, İsrail ordusunun bu saldırılarda pasif gözlemci olmaktan öteye geçtiğini, kimi zaman işgalci yerleşimcilerle birlikte hareket ettiğini belgeliyor. Saldırıların ardından soruşturma açılmıyor. Failler serbest bırakılıyor. İnsan hakları örgütleri, bu durumu “devlet destekli yerleşimci terörü” olarak tanımlıyor.

Barbar İsrail, Batı Şeria'da da saldırılar düzenleyerek binlerce Filistinlinin evini terk etmesine yol açtı. Fotoğraf: AA[Barbar İsrail, Batı Şeria’da da saldırılar düzenleyerek binlerce Filistinlinin evini terk etmesine yol açtı. Fotoğraf: AA]

Bu saldırıların hedefinde sadece toprak değil, geçim kaynakları da var. Filistin Tarım Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda 100 binden fazla zeytin ağacı yok edildi. Her ağaç, bir ailenin gelir kapısıydı. Şimdi o aileler yoksullaşmış, bir kısmı şehir kenarlarına göç etmek zorunda kalmış durumda.

Köyler boşalıyor, tarlalar kuruyor, yerine yeni yerleşim bölgeleri kuruluyor. Barbar İsrail yönetimi, bu alanları “kırsal güvenlik noktaları” olarak tanımlıyor, ama gerçekte bu noktalar kalıcı yerleşimlere dönüşüyor. Bu model, sahada “sessiz ilhak” olarak tanımlanıyor.

Meclisten sahaya uzanan ilhak zinciri

Batı Şeria’daki saldırılar, yalnızca aşırı grupların eylemi değil, siyasi bir projenin parçası. İsrail Meclisi (Knesset), geçtiğimiz haftalarda Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimlerin İsrail yasalarına bağlanmasını öngören tasarıyı ön oylamada kabul etti.

Bu adım, sahadaki fiili işgalin yasallaşması anlamına geliyor. Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, oylama sonrası yaptığı açıklamada,

“Batı Şeria’da egemenliği tamamlamak tarihi bir görevdir. Geri dönüş yok.”

sözleriyle ilhak niyetini açıkça ortaya koydu.

 

Smotrich, aynı zamanda Savunma Bakanlığı’nda da görevli. Bu ikili pozisyon ona, hem mali kaynak hem idari yetki sağlıyor. Dolayısıyla yerleşimcilerin sahadaki adımlarıyla hükümet politikası arasında doğrudan bir bağ kurulmuş durumda. İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de aynı hattı izleyerek, “Batı Şeria İsrail’in kalbidir” açıklamasını yaptı. Bu sözler, İsrail siyasetinin merkezinde yerleşimci hareketin belirleyici hale geldiğini gösteriyor.

Başbakan katil Binyamin Netanyahu ise “güvenlik gerekçesi” söylemine sığınıyor. Ancak sahadaki uygulamalar bu savunmanın, ilhakın meşruiyet zeminini yaratmak için kullanılan bir perde olduğunu gösteriyor.

Uluslararası hukuk açısından Batı Şeria hala işgal altındaki bölge statüsünde. Fakat İsrail, askeri yönetimin yetkilerini sivil bakanlıklara devrederek bölgeyi fiilen kendi idari yapısına dahil etti.
Artık burada iki farklı hukuk sistemi yok: İsrailli yerleşimciler İsrail yasalarına, Filistinliler ise askeri emirnamelere tabi. Bu, açık biçimde bir apartheid düzeni anlamına geliyor.

Şiddetin sessiz tanıkları

Batı Şeria’da her işgalci Yahudi şiddetinin ardında bir hayat var.

Cenin yakınlarındaki Bardala köyünde, Filistinli çiftçi Yusuf el-Haddad, bir sabah tarlasına gittiğinde 200’den fazla zeytin ağacının kökünden söküldüğünü gördü. Saldırganlar köyü terk etmişti ama geride bıraktıkları notta, “Bu toprak artık güvenlik bölgesidir” yazıyordu.

İşgalci İsrail, Batı Şeria'da keyfi tutuklamalar yaparak, binlerce Filistinliyi tutsak ediyor. Fotoğraf: AA[İşgalci İsrail, Batı Şeria’da keyfi tutuklamalar yaparak, binlerce Filistinliyi tutsak ediyor. Fotoğraf: AA]

Yusuf, o günden beri ailesiyle birlikte geçici bir barakada yaşıyor. “Sadece toprağımızı değil, geleceğimizi de aldılar” diyor.

El-Halil yakınlarında yaşayan bir öğretmen olan Lina ise her sabah çocuklarıyla birlikte okula gitmek için beş kontrol noktasından geçmek zorunda. Son haftalarda bu kontrol noktalarının etrafında “sivil güvenlik” adı altında yeni yerleşim birimleri inşa edildi. “Çocuklarım korkuyor, bazen okula gitmek istemiyor. Ama kalırsak kaybederiz, gidersek de teslim oluruz” diyor Lina.

Bu hikayeler, Batı Şeria’daki sessiz savaşın insani yüzü.

Her köyde benzer sahneler yaşanıyor: Yakılan tarlalar, boşalan evler, göç etmek zorunda kalan aileler…

Bu süreç, Filistin toplumunu fiziksel olarak parçalarken, ruhen de tükenme noktasına getiriyor.

Uluslararası tepkisizlik: Görülmek istenmeyen gerçek

Uluslararası Adalet Divanı, 2024’te İsrail’in Batı Şeria’da “sivilleştirilmiş işgal” yürüttüğünü belirtti.
Ancak bu açık tespit bile sahada hiçbir değişiklik yaratmadı.

ABD “ilhaka karşıyız” demekle yetindi; Avrupa Birliği içinde ortak bir politika oluşturulamadı.
Fransa kınadı, Almanya sessiz kaldı, İngiltere ticari ilişkilerini sürdürdü.

Bu sessizlik, İsrail’in en güçlü kalkanı haline geldi.

Uluslararası Af Örgütü ve Uluslararası İnsan Hakları Örgütü, yerleşimci şiddetini “devlet destekli insanlık suçu” olarak tanımlıyor.

Ama bu tanımların hiçbir yaptırımı yok.

Tel Aviv yönetimi, diplomatik tepkileri zamanla sönümlenen gürültüler olarak görüyor; sahada haritayı bitirmeye devam ediyor.

Bugün Batı Şeria’nın kaderi, yavaş ama derin bir dönüşümle çiziliyor. Harita değişiyor, toprak daralıyor, umut tükeniyor. Soykırımcı İsrail, savaşmadan savaş kazanmanın yolunu buldu. Toprağı sessizce yutmak.

REKLAM ALANI
Yorumlar

Bir Cevap Yazın. Yorumlarınızı Önemsiyoruz! Görüşlerinizi bizimle paylaşmaktan çekinmeyin. Yazılarımız hakkında düşünceleriniz, katkılarınız ve sorularınız bizim için değerli. Yorum yaparken lütfen saygılı ve yapıcı bir dil kullanmaya özen gösterin. şiddet ve Argo, hakaret, ırkçı ifadeler ve ayrımcılık içeren yorumlara izin verilmez. Yorum yapmak için Web Sitemizde ya da Facebook hesabınızla kolayca giriş yapabilirsiniz. Unutmayın, burası birlikte konuşabileceğimiz temiz ve güvenli bir alan!

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.