Beddua, Farsça’da “kötü” anlamına gelen “bed” ile Arapça’da “dileme, isteme” gibi anlamlara gelen “dua” kelimelerinden oluşmuş bir terimdir. Dinimiz İslam, sözün güzelini söylememiz gerektiğini emrettiği gibi duanın da güzelini yapmamız gerektiğini emretmektedir. Ancak zulüm ve haksızlık gibi bazı durumlarda mazlumun ve haksızlığa uğrayan kişinin beddua etmesini caiz görmüştür. Peygamber Efendimiz (sas) müşriklerin elinden türlü sıkıntılara maruz kalsa da onlara beddua etmemiş, insanların hidayete ermesi için dua etmiştir. Bununla birlikte Peygamberimiz Bi’rimaûne’de insanlara ilim öğretmek için gönderilen seçkin bir irşat ekibinin –can güvenlikleri taahhüt edildiği hâlde– katledilmeleri sebebiyle bunu yapanlara beddua etmiştir. Ümmet-i Muhammed olarak bizlere düşen, af yolunu tutmaktır. Bedduayı hayatımızdan çıkarmaktır. Kendimiz ve ailemiz için asla beddua etmemektir. Zulme ve şiddete ise asla tevessül etmemektir. Zira unutmayalım ki mazlumun bedduası Allah katında geri çevrilmez.
II. Balkan Savaşı başladı. (1913)