İslam coğrafyasında asırlardır süren bir sessizlik var: Kur’an’ı anlamaya çalışma cesareti.
Bazı çevreler hâlâ Kur’anın tefsirine dil uzatabiliyor. Oysa bu söylem, sadece halkın Kur’an’la bağını kesmekle kalmıyor, aynı zamanda İslam’ın özüne aykırı bir zihniyetin kapılarını aralıyor.
Oysa Kur’an, anlaşılmak için indirilmiş ilahî bir hitaptır.
“Kur’an, öyle bir kitaptır ki; onun bir harfine bile dokunan kurtuluşa erer, onu anlayan ise dirilir.”
– İmam Şâfiî
Kur’an sadece bir kutsal kitap değil; Allah’ın ilahi kanunlarıdır, hayatı şekillendiren, aklı aydınlatan bir rehberdir. Rabbimiz şöyle buyurur:
“Bu Kur’an, insanlara bir açıklama, Allah’tan korkanlara bir rehber ve bir öğüttür.” (Âl-i İmrân, 3/138)
Allah, kullarına hitap ediyor; peki biz bu hitabı anlamadan nasıl yön bulabiliriz?
“Kur’an’dan nasibi olmayanın kalbi harap bir eve benzer.”
– Hasan-ı Basrî
Evet, Kur’an Arapça indirilmiştir. Lafzını okumak ibadettir, sevaptır. Ancak sadece lafzı okumakla yetinmek, Kur’an’ı dar bir çerçeveye hapsetmek olur. Lafızla kalp beslenir, mânayla akıl aydınlanır.
“Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.” (Müzzemmil, 73/4) “Onlar Kur’an’ı gereği gibi düşünmezler mi?” (Nisâ, 4/82)
Kur’an tilaveti ve tefekkürü bir bütünün iki parçasıdır. Sadece birini alıp diğerini terk etmek, dengeli bir iman hayatı sunmaz.
“Kur’an, hidayet kandilidir. Onunla yol bulan, başka ışığa ihtiyaç duymaz.”
– İmam Gazâlî
Tarihten bir sahne: Ortaçağ’da papazlar, İncil’in yalnızca Latince okunabileceğini dayatıyor, halkın kendi dilinde okumasını yasaklıyorlardı. Çünkü anlaşılan bir kitap, düşünmeye, sorgulamaya ve değişime yol açar.
Bugün, İslam toplumlarında tefsire düşmanlık yapanlar, farkında olmadan aynı karanlığa hizmet ediyor. Oysa Rabbimiz buyuruyor:
“Andolsun, biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Hâlâ düşünen yok mu?” (Kamer, 54/17)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21)
Kur’an’ı anlamak için tefsir okumak, ayetlerin bağlamını, tarihsel arka planını ve İslam âlimlerinin yorumlarını kavramaya yardımcı olur. Tefsirler, ayetlerin anlamlarını açıklarken dil bilgisi, hadisler ve İslam tarihi gibi çeşitli kaynaklardan faydalanır. Bu yüzden, doğrudan tefsir okumak, Kur’an’ın mesajlarını daha kapsamlı ve doğru bir şekilde anlamak için önemli bir yöntemdir.
“Kur’an, sizden öncekilerin haberini, sizden sonrakilerin haberini ve aranızdaki hükmü taşır. O, şaka değildir. Kim onu terk ederse Allah onu helak eder.” – Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 14
Kur’an kıyamet günü şikâyet edecektir:
“Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey edindiler.” (Furkan, 25/30)
Kur’an’ı terk etmek, sadece okumamak değildir. Onu anlamaya çalışmamak, yaşamaya yanaşmamak, hükümlerini gündelik hayatın dışında tutmak da bir tür terktir.
“Kur’an’ın zahiri güzel, batını daha da güzeldir. Her katmanında bir nur, her satırında bir sır gizlidir.”
– Hz. Ali (r.a.)
Kur’an’la bağ kurmanın yolu hem lafzını okumaktan hem de manasını anlamaktan geçer. Biri kalbi, diğeri aklı besler. Kur’an’ı anlamadan okumak sevaptır; ama anlayarak okumak hem sevaptır, hem de kurtuluştur.
Kur’an’ı hayatımızdan uzak tutan duvarları yıkalım. Çünkü o kitap, sadece mukabelelerde dinlenmek için değil, hayatı anlamak ve yaşamak için gönderildi.
“Ey Kur’an okuyucu! Kalbin Kur’an’la meşgul değilse, sesinle sadece kulaklara dokunursun; ruhlara değil.”
– Hasan-ı Basrî
Halis Yılmaz – Balcı Hoca