Yazar: Halis Yılmaz – Balcı Hoca
Son dönemde dikkat çeken bir tartışma var: Kur’ân’ın hükümleri modern çağda hâlâ bağlayıcı mı? Kimi çevreler, Kur’ân’ın hükümlerinden rahatsızlık duyduklarını dile getiriyor, bunların günümüz insanına uygun olmadığını savunuyor. Ama bu tartışma aslında çok eski.
Mekke müşrikleri, Peygamber Efendimiz’e (sav) gelip şöyle demişti: “Seninle şahsen bir meselemiz yok; ama getirdiğin emirler bize uymuyor. Bizim keyfimize, yaşam tarzımıza uygun yeni hükümler getir, sana uyalım.” O gün söylenen bu sözler, aslında bugünkü tartışmaların da kökeni.
Ne yazık ki bugün de bazı Müslümanlar, Kur’ân’ın açık hükümlerinden rahatsızlık duyabiliyor. Onlara göre Kur’ân, modern hayatın gerisinde kalmış, çağın gerçekleriyle bağdaşmayan hükümler içeriyor. Dahası, Kur’ân’ın emirlerinde ısrar edenleri “gerici, yobaz” diye küçümseyip, bu emirleri esnetenleri, yumuşatanları “çağdaş, modern” diye alkışlıyorlar.
Oysa İslam bir tercih, bir siyasi duruş ya da bir ideoloji değildir. İslam, Allah’ın insanlığa gönderdiği ilahi nizamdır. Bu nizama iman etmek bir Müslüman için temel şarttır. Kur’ân’ın hükümlerini kabul etmek, bir Müslümanın imanının gereğidir. Çünkü Allah’ın hükmünden rahatsızlık duymak, imanla bağdaşmaz. Kur’ân sadece bir kültür kitabı, bir ahlak öğütleri derlemesi değildir; o, insanın hem dünyasını hem ahiretini düzenleyen bir hayat kitabıdır.
Bir Müslüman için en önemli ölçü, Allah ve Resûlü’nün davetine gönülden teslim olmaktır. Çağ değişir, toplumlar değişir, teknikler değişir ama Allah’ın hükümleri değişmez. Müslüman, Kur’ân’ın emirlerini hevesine ve ideolojik kaygılarına göre esnetemez. Çünkü Müslüman, kolay olanı değil, doğru olanı seçer.
Bugün bizlere düşen, bir iç muhasebe yapmaktır: Çağın ve toplumun tekliflerine mi kulak vereceğiz, yoksa Allah’ın kelamına mı? Kur’ân’a uymak mı, yoksa onu heveslerimize uydurmak mı? Vereceğimiz cevap, sadece bugünkü duruşumuzu değil, ebedi hayatımızı da belirleyecek.
Unutmayalım: Dün Mekke’de müşriklerin Peygamber’e yaptığı teklifler, bugün farklı biçimlerde hâlâ ortalıkta dolaşıyor. Bizim görevimiz ise nettir: Allah’ın kelamından razı olmak, ona teslimiyetle bağlanmak ve onunla hayat bulmak.