

İslam’ı hakkıyla yaşamak; hem Allah’a karşı görevlerimizi yerine getirmek hem de insanlarla ilişkilerimizde dinimizin hayat yüklü mesajlarını rehber edinmektir. Toplumdan kopmak, yalnızlaşmak, bencil ve bireysel hayatı tercih etmek asla doğru değildir. Nitekim namaz, oruç, zekât, hac ve kurban gibi ibadetlerin temelinde, Allah’a karşı sorumluluğumuzun yanında insanlarla tanışma, kaynaşma, paylaşma ve dayanışma gibi nice hikmetler vardır. Modern çağda ne yazık ki kendi dünyamıza hapsolduk. Bireyselleştik ve yalnızlaştık. Arkadaşlık, dostluk ve komşuluk ilişkilerimiz azaldı. Allah’ın selamını vermeyi, hâl hatır sormayı, gönül alıcı tatlı bir sözü, muhabbet dolu bir tebessümü birbirimizden esirger hâle geldik. Bunun yerine şefkati ve merhameti, fedakârlığı ve kanaatkârlığı, tatlı sözü ve güler yüzü şiar edinelim. Ailemizden başlayarak akrabalarımızla, komşularımızla ve bütün insanlarla iyi ilişkiler kuralım. Huzur ve mutluluk, Rabbimizin rızasında ve kardeşlerimizin duasındadır.
Düzce Depremi (1999)